Öncelikle, kanser diye bir şeyin olmadığını iddia eden bir kişinin, güneşin varlığını inkar eden bir kişiden farkı olmadığını belirterek başlayalım. Toplumda popüler kişilerin iddialarının gerçek olduğu algısı da yüksektir. Bu yüzden en azından gerçeği arayanlar için, gerçekleri kanıtlarla ortaya koymak bir borçtur.
Laetrile, doğal amygdalin maddesinin kısmen insan yapımı (sentetik) bir formudur. Amygdalin, acı bademler, kayısı çekirdekleri gibi bitkisel kaynaklarda bulunan bir maddedir. Bazı insanlar laetrile’e B17 vitamini adını vermektedir, ancak bu bir vitamin değildir (1).
Amygdalin’in bilinen bir özelliği, bağırsakta parçalandığında hidrojen siyanür salgılama kapasitesidir. Hidrojen siyanür, hücrelerin oksijen kullanma yeteneğine müdahale eden potansiyel olarak ölümcül bir zehir olarak bilinir (2).
Amygdalin ve sentetik karşılığı laetrile, online ortamlarda ‘alternatif’ kanser tedavileri olarak tanıtılmaktadır. Ancak, yaklaşık bir asırlık araştırma, her ikisinin de kansere karşı etkisiz olduğunu ve bunun yerine siyanür zehirlenmesine neden olabileceğini göstermektedir. 1950’lerde amygdalin bir kanser tedavisi olarak önerilmiş, ancak ilk çalışmalar bu maddenin etkisiz ve toksik olduğunu gösterdikten sonra bu kullanım hızla terk edilmiştir. 1982 yılında yapılan ilk klinik denemede, laetrile alan 178 kanser hastasının hiçbirinde tedavinin hastalık seyrini iyileştirdiğine dair bir fayda bulunmamış, bazı katılımcılarda ise ölümcül aralığa yaklaşan siyanür toksisitesi gelişmiştir (3).
2015 yılında yapılan bir Cochrane sistematik incelemesinde, laetrile veya amygdalinin kanser hastaları için faydalı etkileri olduğu iddialarının, mevcut klinik verilerle desteklenmediği sonucuna varılmıştır (4). Laetrile veya amygdalinin oral yolla alınmasından sonra siyanür zehirlenmesi sonucu ciddi yan etkilerin ortaya çıkma riski oldukça yüksektir. Bu nedenle, laetrile veya amygdalinin kanser tedavisi olarak kullanımının risk-fayda dengesi açıkça olumsuzdur.
Ancak uzun yıllar sessizlikten sonra, bu bileşik 2000’lerde yeniden canlandırıldı ve muhtemelen FDA düzenlemelerini aşmak amacıyla ‘B17 vitamini’ olarak yeniden markalandı.
Sosyal medyada kanser tedavisi bilgileri üzerine yapılan bir araştırmada, 200 popüler makalenin %32.5’i yanlış bilgi içerdiği ve %30.5’i zararlı bilgiler taşıdığı bulundu (5). Yanlış bilgi içeren makalelerin %76.9’u aynı zamanda zararlı bilgi de içeriyordu. Yanlış ve zararlı içerikli makaleler, doğru olanlara kıyasla daha yüksek etkileşim aldı. Bu, yanlış ve potansiyel olarak tehlikeli kanser tedavisi bilgilerinin sosyal medyada daha geniş çaplı paylaşılıp etkileşim aldığına işaret ediyor.
Yani, eğer daha çok etkileşim alıp, daha çok takipçiye sahip olmak ve ünlü olmak için doğru değil yanlış paylaşımlarla bunun başarılması daha sık görülüyor. Tabi ki buradan, çok takipçisi olan her hesabın yanlış bilgi paylaştığı anlaşılmamalıdır.
Özetle; ‘B17’ eksikliği ya da ‘B17’ takviyesinin kanserle ilişkisi ile ilgili yapılan iddialar kanıttan uzaktır.