İddia:
“Stanford Üniversitesi’nde kanser tedavisi gören 3 vakada, ‘Fenbendazol (FBZ)’ isimli parazit ilacı ile 3 kanserli hastada tamamen klinik düzelme sağlandığı” söyleniyor. Bu doğru mu?
Genel olarak parazit ilaçları ve kanserle ilgili iddiaları daha önce tartışmıştık.
2021 yılında Stanford Tıp’tan doktorların rapor ettiği bu vakalar gerçekten bu parazit ilacı ile mi tamamen düzeldi? Gelen sorular üzerine kafalardaki soru işaretlerini gidermek için her vakayı ayrı ayrı inceleyelim.
1. Vaka: Metastatik Böbrek Hücreli Karsinom (RCC)
63 yaşında, metastatik böbrek hücreli karsinom (RCC) tanısı almış bir erkek hastadır. İlk tanı sırasında sol böbrekte 3 cm’lik solid bir kitle tespit edilmiştir. Hastaya, ilk kanser tedavisi olarak cerrahi yani parsiyel nefrektomi uygulanmış ve yüksek dereceli berrak hücreli RCC teşhisi konulmuştur (pT1a). Ancak kısa süre sonra 5.2 cm’lik bir nüks tümör ve metastatik lezyonlar görülmüştür. Hasta öncelikle pazopanib, ardından kabozantinib kullanmıştır; ancak her iki tedavi de ya yan etkiler ya da etkisizlik nedeniyle kesilmiştir. Daha sonra nivolumab ile immünoterapiye geçilmiş, ancak hasta üç doz aldıktan sonra yan etkiler nedeniyle tedavi durdurulmuştur.
Bu süreçte, hasta bir arkadaşının önerisi üzerine haftada üç kez 1 gram FBZ kullanmaya başlamıştır. Takip görüntülemelerinde böbrek kitlesinde neredeyse tam bir gerileme, pankreas ve iliak lezyonlarda ise küçülme gözlemlenmiştir. 10 aylık takip sürecinde hastalık progresyonu veya metastaz görülmemiş ve herhangi bir yan etki bildirilmemiştir.
Eleştiri:Nivolumab, böbrek hücreli karsinomda kullanılan standart bir immünoterapi tedavisidir. İmmünoterapiler genellikle bağışıklık sistemini aktive ederek uzun süreli etkiler sağlar. Bu durumda, nivolumab tedavisi üç dozdan sonra durdurulmuş olsa bile, bağışıklık sisteminin aktive edilmiş olması nedeniyle etkisinin devam etmesi muhtemeldir. Nivolumab’ın etkisinin sona erdiğini kanıtlayan bir ara görüntüleme (örneğin, tedavi durdurulduktan sonra kanserin ilerlediğini gösteren bir BT veya MR) olmadan, gözlemlenen tümör yanıtını FBZ’ye atfetmek doğru değildir. Eğer bu hasta, nivolumab tedavisi sırasında kanserinde belirgin bir ilerleme göstermiş ve FBZ kullanımı sonrasında bu ilerleme durmuş veya gerileme başlamış olsaydı, FBZ’nin etkisi daha anlamlı değerlendirilebilirdi. Ancak böyle bir durum söz konusu değildir. Bununla birlikte, lab ve hayvan çalışmaları bazı faydalar göstermiş olsa da, insanlar üzerindeki etkisine dair güçlü veriler bulunmamaktadır. Bu vaka, FBZ’nin mucizevi bir etkisini kanıtlamaktan uzaktır.
2. Vaka: Tekrarlayan Ürotelyal Karsinom
72 yaşında, tekrarlayan ürotelyal karsinom tanısı almış bir erkek hastadır. Distal penektomi sonrası yüksek dereceli ürotelyal karsinom (pT2) teşhisi konulmuş ve dört yıl sonra retroperitoneal metastaz gelişmiştir. İlk tedavi olarak radyoterapi ve kemoterapi uygulanmış, ardından pembrolizumab başlanmıştır. Ancak, kanser pembrolizumab idamesi sırasında ilerlemiş ve retroperitoneal bölgede büyüyen tümörler saptanmıştır. Sonrasında gemcitabin ve sisplatin içeren kemoterapi ile 6 kür tedavi yapılmış ve tümör neredeyse tamamen yok olmuştur; sadece aortokaval lenf nodunda küçük bir büyüme (1.2 cm’den 1.5 cm’ye) gözlenmiştir.
Hasta, ilerleyen süreçte FBZ ve ek olarak E vitamini, kurkumin ve CBD yağı kullanmaya başlamıştır. Takipte lenf nodu 0.5 cm’ye küçülmüştür.
Eleştiri:
Hastada immünoterapi ve kemoterapi dahil birçok etkili tedavi uygulanmıştır. Lenf nodundaki küçülme, önceki tedavilerin geç etkisi veya spontan regresyon olabilir. Ayrıca, FBZ tedavisi alınmadan önce hastanın kanser tedavilerine tamamen yanıt vermediği bir durum oluşsaydı, FBZ’nin etkisi daha net değerlendirilebilirdi. FBZ’nin etkinliği, kontrollü çalışmalar yapılmadan ciddi olarak kanıtlanamaz.
3. Vaka: Mesane Kanseri
63 yaşında, ileri evre mesane kanseri tanısı almış bir kadın hastadır. Yapılan değerlendirmelerde mesanede 7.5 cm’lik bir tümör ve pelvik yan duvar invazyonu tespit edilmiştir. Hasta, metotreksat, vinblastin, doksorubisin ve sisplatin (AMVAC) içeren kemoterapi rejimi almıştır. Bu süreçte FBZ’yi haftada üç kez 1 gram dozunda kullanmıştır. Tedavi sonrası görüntülemelerde hastalık belirtisi görülmemiştir.
Eleştiri:
Hasta zaten etkili kemoterapi tedavisi almıştır ve bu tedavi, mesane kanseri için oldukça etkili sonuçlar vermektedir. FBZ’nin etkinliğini kanıtlamak için daha fazla veri gereklidir. Bu tür izole vakalar önemli olmakla birlikte, kanıt piramidinde düşük düzeyde yer alır ve klinik uygulama tavsiyesi verecek kadar güçlü değildir.
Sonuç
Bu vakalar, kontrol grubu olmayan izole vaka raporlarıdır. FBZ’nin etkinliğine yönelik iddialar, yalnızca standart tedavi alan hastalarla karşılaştırılmadan spekülatiftir. FBZ’nin preklinik çalışmalarda gösterilen antikanser potansiyeli, insanlarda henüz kanıtlanmamıştır. Sosyal medyada bu tür haberlerin abartılması, hastaların onaylanmamış tedavilere yönelmesine neden olmakta ve bu durum faydadan çok zarar doğurabilmektedir.
Örneğin, bir akciğer kanseri hastası immünoterapi alırken FBZ kullanmaya başlamış, kısa süre sonra karaciğer hasarı gelişmiş ve FBZ kesildiğinde karaciğer fonksiyonları normale dönmüştür (kaynak). Bu gibi durumlar, bilimsel olarak kanıtlanmamış tedavilere karşı dikkatli olunması gerektiğini göstermektedir.
Unutmayın:
İnandıklarınıza kanıt aramayın; en güçlü kanıtların gösterdiklerine inanın.