”Bilim bu kadar ileri seviyedeyken hala birçok insan nasıl olur da ‘alternatif’ tıbba inanıyor?”
Öncelikle ‘alternatif’ tabirinin doğru bir kullanım olmadığını belirtelim. Bazı kullanımlara göre şimdilik ‘tamamlayıcı’ tıp tabirini kullanalım. Farklı zamanlarda değişik analizler yapmıştık. Bugün biraz bu inanışın psikolojisi üzerine kısa bir değerlendirme yapalım.
Özet söylem olarak sahte bilim inandıklarımızı doğruladığı için popülerdir; gerçek bilim ise popüler değildir çünkü neye inandığımızı sorgulamamıza ve bazen de yıllardır doğru sandıklarımızı sorgulamamıza neden olabilir. Ve bazen düşüncelerimizi alt üst edebilir. Ve de bazen kesin çözümler üretemeyebilir; yani bilmediğine de henüz bunu bilmiyorum der…
3261 kişi üzerinde yapılan yıllar önceki bir
araştırma analizimize yardım edecektir. Bu araştırma, ‘tamamlayıcı’ tıp yöntemlerine olan inançlar üzerine geniş bir anket çalışması ve araştırmanın iki önemli bulgusu var:
1.Sezgisel düşünme eğilimi, yani bilgiyi hızlı ve çaba harcamadan işleme eğilimi (ezberci eğitim bunu besler), tamamlayıcı tıpa inançla ilişkilendirilmiş. Yani, sezgisel düşünen insanlar tamamlayıcı tıbba çok daha fazla inanıyor.
2.Tamamlayıcı tıbba inançta en güçlü etkenler paranormal (doğaüstü ya da açıklanamayan olaylar:
; medyumculuk, astroloji vs) ve sihirli sağlık inançları olmuş.
Bu sonuçlar, tamamlayıcı tıbba inananlar ile inanmayanlar arasında bilgi işleme biçimlerinin farklı olduğunu gösteriyor. Tamamlayıcı tıbba inananlar genellikle daha sezgisel düşünürken, inanmayanlar (ya da bunun daha az önemli olduğunu düşünenler) daha rasyonel, yani mantıklı ve bilinçli düşünme tarzını benimsemişler. Ayrıca, tamamlayıcı tıbba inananlar genellikle doğaüstü olaylara ve sihirli sağlık uygulamalarına da inanıyorlar.
Aslında bu bize, bu uygulamaları yapan , bazen “doktor” ünvanı da olan kişilerin bu güçlü kanıttan uzak uygulamalarının genellikle bu tür sezgisel düşünme tarzına hitap edecek şekilde pazarlandığını göstermektedir. Yani, tamamlayıcı tıp, basit ve somut kavramlar, kişisel deneyimler ve anekdotlar kullanarak sunuluyor. Bu da insanların rasyonel düşünmeye dayalı değil, daha çok duygusal ve sezgisel bir şekilde karar vermelerine neden olabiliyor.
Şöhret, para gibi farklı motivasyonları olan bu kişiler aslında hitap ettikleri kişileri çok iyi bilmektedir ve tabir yerinde ise kişilerin duymak istediklerini onlara pazarlamaktadır. Tabiki burda bu kişilerdeki hırsların onlardaki vicdanı sorumluluğun önüne geçtiğini söylemek yanlış olmaz çünkü çoğu zaman söylediklerinin kanıttan yoksun olduğunu bilirler. Özellikle doktor unvanı taşıyanlar sözde iki tarafı da (modern ve tamamlayıcı tıp) çok iyi bildiklerinden insanlara “ben size gerçekleri söylüyorum, modern tıbbı da çok iyi biliyorum dolayısıyla sizin düşünmenize, sorgulamanıza gerek yok” mahiyetinde tavsiyeler vermektedir. Özellikle türk toplumu gibi Allah inancı çok olan toplumlarda bu kişiler dini motifleri kullanmak suretiyle aslında insanların güvenini kazanma eğilimindedir. Dolayısıyla tavsiyelerinde arada “ayet, hadisler” söyleyerek aslında “ben inançlıyım, Allah’tan da korkarım, size yalan söyleyemem “ söylemini bilinç altına işlemektedirler. Ve hep vurguladığımız gibi “gerçek tıp, ilaçsız yaşam, doğal ürünler, big farma-ilaç firmaları-“ gibi söylemlerle de bunu pekiştirirler. Ve aslında kendi emelleri için insanların sağlıklarıyla umursamadan, yasal sorumlulukları da olmadan oynarlar. Tarım bakanlığı onaylı ürünleri sağlık için yasal sorumluluk olmadan satarlar… Paralarla danışma seyansları düzenlerler… müthiş para kazanırlar ama konuştuklarında “mütevazidirler” ve ilaç firmalarını, modern tıp doktorlarını para kazanmakla suçlarlar…
Büyük bir çalışmada, metastatik olmayan meme, akciğer veya kolorektal kanseri olan ve sadece tamamlayıcı tedavileri seçen hastaların hayatta kalma oranı, modern kanser tedavisi gören hastalara göre önemli ölçüde daha kötü olduğunu da hatırlatalım.
Özetle amacımız her tavsiyede ya da iddiada kanıtları sorgulayan bir toplum oluşturmaktır ve böyle bir toplumun maddi manevi refah düzeyi en yüksek toplum olması kaçınılmazdır.
Bilim insanları hiçbir iddiaya-ki bu tamamlayıcı tıp da olsa- kapalı değildir. Yeterki kanıt sunulsun… Ancak güçlü kanıttan yoksun her iddia/tavsiye konu sağlıksa faydadan çok zarar getirmesi çok daha muhtemeldir. Dolayısıyla bu yanlış bilgilerle mücadelede eleştirel düşünmeyi teşvik etmek çok kritiktir. Çünkü birçok tamamlayıcı tıp uygulaması, bilimsel olmayan fikirlere dayanmaktadır.
Fırsat buldukça heyecan verici gelişmeleri paylaşmaya çalışmanın yanında yanlış bilinen şeyleri düzeltmeye çalışmamızdaki amaç işte bu bahsettiğimiz eleştirel bakış açısını geliştirmektir… Kim ne söylerse söylesin, kanıtı en güçlü olanı dinlemek en isabetli karardır…