Servikal intraepitelyal neoplazi (CIN), rahim ağzını kaplayan hücrelerdeki anormal değişiklikleri ifade eder. CIN derecelere bölünmüştür (CIN1, 2 veya 3). Sayı ne kadar yüksek olursa, o kadar şiddetli olur ve kansere ilerleme riski de o kadar yüksek olur. Yani CIN 2 orta derecede tehlikeli olup bazen özellikle genç hastalarda tedavi yerine sadece gözlem seçilir.
CIN kanser değildir ancak anormal hücreler tedavi edilmezse kansere dönüşebilir. Aslında birçok çalışma CIN2 vakalarının %50-60’ının iki yıl içinde kendiliğinden gerilediğini göstermiştir. Sonuç olarak, birçok ülke CIN2’li bazı kadınlar için bir seçenek olarak aktif gözetimi uygulamaya koymuştur, ancak bu yaklaşımın uzun vadede artan rahim ağzı kanseri riski ile ilişkili olup olmadığı açık değildir.
The BMJ’de yayınlanan bu yeni çalışma, rahim ağzındaki anormal hücrelerin (CIN2) hemen çıkarılmak yerine aktif olarak izlenmesinin, uzun vadede rahim ağzı kanseri riskini artırdığını buldu.
2013’ten beri Danimarka’da aktif gözetim (takip) bir seçenek olarak sunulmakta, çalışma 1998 ve 2020 arasında CIN2 tanısı almış 27,524 kadını kapsıyor. Çalışma, aktif gözetim altındaki kadınları hemen tedavi alanlarla karşılaştırdı. İlk iki yıl boyunca her iki grupta da rahim ağzı kanseri riskinin benzer olduğunu, ancak 20 yıl sonra, özellikle 30 yaş ve üzeri kadınlarda, aktif gözetim grubunda riskin önemli ölçüde arttığını buldu. Mutlak risk düşük olsa da, rahim ağzı kanseri riskini 20 sene sonunda neredeyse dört kat arttı (%2.7 vs %0.7 ).
Çalışma, gözetim grubundaki daha yüksek uzun vadeli riskin, daha sonra yeniden aktifleşebilen uyuyan HPV enfeksiyonlarından kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Gözlemsel olmasına ve kesin bir neden belirleyememesine rağmen, kapsamlı verilere ve kapsamlı takibe dayanan çalışmanın bulguları güçlü kabul edilebilir. Sonuçlar, aktif gözetim altındaki CIN2’li kadınlar için bu çalışma sonuçları ile tedavi edilmesinin daha doğru olduğu tezini desteklemektedir.
