JCO’da yayınlanan bu yeni araştırma, 50-69 yaş menapozdaki hastaları incelemiştir. Bu hastaların ortak özellikleri, tümörlerinin östrojen reseptörü pozitif (ER+), progesteron reseptörü pozitif (PR+) ve insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 negatif olması (HER2 -), ayrıca Oncotype DX 21 gen nüks skorunun ≤18 olmasıdır.
Bu hastalar, evre 1, meme koruyucu cerrahi (BCS) sonrası kenarlarının en az 2 mm olduğu ve patolojik evrenin pT1N0 olduğu tek odaklı invazif meme kanseri teşhisi konmuş kişilerdir.
Araştırma, en az 5 yıl endokrin tedavi (ET) almaları koşuluyla, bu hastaların radyoterapi almadan izlendiği tek kollu, prospektif bir çalışmadır. Çalışmanın amacı cerrahiden 5 yıl sonra lokal-bölgesel nüks oranını belirlemekti.
İyi haber olarak bu çalışmanın sonuçları, 5 yıllık herhangi bir tekrarlama yaşanmaması oranının %99 olduğunu göstermiştir. Yani çok düşük bir oranda hastada kanser geri gelmiştir (daha uzun takiple daha net bilgiler alınacaktır).
Bu bulgular, meme kanseri tedavisinde genetik testlerin kullanımının, hastalara daha bireyselleştirilmiş tedavi yöntemleri sunma potansiyeline işaret etmektedir. Bu durum, radyoterapinin gerekli olup olmadığını belirlemede önemli bir adım olarak görülebilir.