Bu yeni çalışma (kaynak), erken evre ERBB2 (HER2)-pozitif meme kanseri hastalarında tümör içi lenfositlerin (TILs) hastalık gidişatı ve tedavi kararlarına etkisini incelemiştir. Son yıllarda geliştirilen tedaviler sayesinde bu hastaların uzun vadeli sağkalımı büyük ölçüde iyileşmiştir. Ancak, her hastaya aynı yoğunlukta tedavi vermek yerine, kişiye özel bir yaklaşım benimsemek giderek daha önemli hale gelmiştir. Bu nedenle, tedaviyi hastanın ihtiyacına göre azaltıp azaltamayacağımızı belirleyecek biyobelirteçlere ihtiyaç duyulmaktadır.
ShortHER çalışması, erken evre HER2-pozitif meme kanseri hastalarında ameliyat sonrası (adjuvan) 9 hafta ve 1 yıl süren trastuzumab tedavilerini karşılaştıran bir Faz 3 klinik çalışmasıdır. İlk analizlerde 9 haftalık tedavinin, 1 yıllık tedaviye kıyasla yetersiz olabileceği görülmüştü. Ancak, 10 yıllık takip sonuçları, özellikle lenf düğümü tutulumu az olan hastalar için iki tedavi arasında belirgin bir fark olmadığını gösterdi.
Özellikle TIL oranı yüksek olan hastaların, tedaviyi kısaltmalarına rağmen uzun vadede hayatta kalma açısından risk taşımadığı görüldü. Çalışmada TIL seviyesi %20 ve üzerinde olan hastaların uzun süreli trastuzumab ve yoğun kemoterapi almadan da güvenle tedavi edilebileceği ortaya kondu. Örneğin, TIL seviyesi %50’nin üzerinde olan hastalarda 10 yıllık genel sağkalım oranı %98.1 olarak ölçüldü, yani bu hastalar oldukça iyi bir prognoza sahipti. Buna karşılık, TIL seviyesi %20’nin altında olan hastaların daha uzun tedaviden fayda gördüğü gözlemlendi.
Bu sonuçlar, erken evre HER2-pozitif meme kanseri tedavisinde TIL’lerin önemli bir biyobelirteç olabileceğini ve bazı hastalarda tedavinin azaltılmasının mümkün olduğunu gösteriyor. Yani, hastaların gereksiz yan etkilerden kaçınmasını sağlarken, yine de başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
Gelecek, kişiye özgü kanser tedavilerinde olacak ve özellikle de yapay zeka ile bu süreç daha da hassas ve etkili hale gelecektir.