Bilim Kazanıyor: Yeni Tedavi İlerlemiş Folliküler Lenfoma Hastalarına Umut Veriyor

Birileri komplo teorileriyle bilimi yalanlamaya devam etsin, bilime yatırım yapanlar yine kazanıyor. İşte çok güzel bir haber daha.

İlerlemiş ve tedaviye dirençli folliküler lenfoma (FL) hastaları için iyi tedavilere ciddi bir ihtiyaç var. Yeni Nature Medicine makalesi ile bu hastalar için çok iyi bir haber.

Lisocabtagene maraleucel (liso-cel), CD19 hedefleyen bir CAR T hücre tedavisidir. Bu faz 2 çalışmasında, liso-cel’in ilerlemiş ve tedaviye dirençli FL hastalarında, özellikle de ikinci basamak tedavi (2L) alan ve yüksek riskli özelliklere sahip hastalardaki etkisi değerlendirildi.

130 hasta liso-cel tedavisi aldı ve ortalama 18.9 ay takip edildi. Üçüncü veya daha sonraki tedavi basamaklarında (101 hasta), genel yanıt oranı %97 ve tam yanıt oranı yani kanserin tamamen yok olması oranı %94 olarak bulundu. İkinci basamak tedavi alan (23 hasta) hastalarda genel yanıt oranı %96 idi ve tüm hastalarda tam yanıt gözlemlendi.

Özetle, lisocabtagene maraleucel (liso-cel), ilerlemiş ve tedaviye dirençli folliküler lenfoma hastalarında müthiş etkili bir tedavi seçeneği olarak umut verici sonuçlar gösterdi.

Related Posts

OPTICAL Çalışması: Kolon Kanserinde Ameliyat Öncesi Kemoterapinin Etkinliği Araştırıldı

Bu yeni faz 3 çalışma, OPTICAL adı verilen, kolon kanserinin (Lokal olarak ilerlemiş kolon kanseri (mezokolik yağ dokusuna ekstramural yayılımla T3 veya ≥5 mm veya T4)–evre 3–) ameliyattan önce kemoterapi ile tedavi edilmesinin ne kadar etkili olduğunu araştırdı. Doktorlar, hastalara ameliyattan önce mFOLFOX6 veya CAPOX gibi kemoterapi ilaç kombinasyonları vermenin, hastaları doğrudan ameliyata alıp ardından kemoterapi uygulamaktan daha iyi sonuçlar doğurup doğurmayacağını görmek istediler. Kanseri yakın bölgelere yayılmış ancak vücudun uzak kısımlarına sıçramamış hastalara odaklandılar.

 

744 hasta iki gruba ayrıldı: bir grup ameliyattan önce ve sonra kemoterapi aldı, diğer grup ise önce ameliyat edildi ve ardından kemoterapiye başlandı. Bu hastaları yaklaşık 4 yıl boyunca izleyerek, 3 yıl sonra kanserden arınmış kaç kişi olduğunu gördüler.

 

Sonuçlar, kemoterapiyi ameliyattan önce alan hastaların %82.1’inin 3 yıl sonra kansersiz olduğunu gösterdi, buna karşın önce ameliyat olanların oranı %77.5 idi. Ayrıca, önce kemoterapi alan hastaların, kanserin derinlere yayılma veya lenf düğümlerine sıçrama ihtimali daha düşüktü ve bazılarında tedavi sonrası kansere rastlanmadı.

 

Sonuç olarak, çalışma, kemoterapiyle başlamanın 3 yıl sonra kansersiz hasta sayısını önemli ölçüde artırmadığını buldu, ancak bu, kanseri daha kolay çıkarılabilir hale getiren ve hastaların daha uzun yaşamasına yardımcı olabilecek güvenli bir seçenekti. Bu, bu tür kolon kanseri olan kişiler için ameliyattan önce kemoterapinin iyi bir seçenek olabileceğini desteklemektedir.

 

 

 

 

 

İçme Suyundaki Düşük Arsenik Seviyeleri Bile Kanser Riskini Arttirabilir

“İçme suyu kanser yapar mı?” sorusunu daha önce tartışmıştık (kaynak).
Yeni bir çalışma (kaynak), özellikle Türkiye’deki bazı sularda yüksek olduğu tespit edilen arsenik seviyeleri için endişe verici bulgular ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü, içme suyu kalitesi için arsenik için 10 μg/L (~10 ppb) bir kılavuz değer belirlemiş olsa da, yeni araştırma bu seviyelerin altında bile kanser riskini artırabileceğini destekliyor.

Inceleyelim

Texas A&M Üniversitesi Halk Sağlığı Fakültesi tarafından yürütülen çalışmada, 10 ppb sınırının altındaki arsenik seviyelerine odaklanıldı. Araştırma, 2011-2019 yılları arasında ABD’de böbrek kanseri vakalarının yılda %1,2 oranında arttığını gösterdi. Sigara kullanımındaki azalmaya rağmen, araştırmacılar bu kanser artışını açıklayabilecek başka faktörlere yöneldi. Texas’ta 240 ilçedeki içme suyundaki arsenik seviyesi ile böbrek kanseri vakaları arasındaki ilişki incelendi.

Sonuçlara göre:

  • 1-5 ppb arasında arsenik seviyesine maruz kalan bireylerde böbrek kanseri riski %6 artarken,
  • 5 ppb’nin üstüne çıktığında risk %22’ye yükseldi.
  • Ayrıca, arsenik seviyesinin iki katına çıkması durumunda risk %4 daha artıyor.

Bu yeni çalışma ışığında, içme sularındaki arsenik seviyelerinin önemi vurgulanmalıdır. Arsenik maruziyetini azaltmanın böbrek kanseri vakalarını da azaltabileceğini söyleyebiliriz. Bunun için daha sıkı düzenlemeler ve halk sağlığı müdahaleleri gereklidir. Gelecekte yapılacak çalışmalarla bu sonuçlar doğrulanmalıdır, ancak eldeki veriler ışığında düşük seviyedeki arsenikin bile içme sularında bulunmasının kanser riskimizi artırabileceğini unutmamalıyız.

Bu noktada belediyelere de önemli sorumluluklar düşüyor. Belediyeler, içme suyu kaynaklarındaki arsenik seviyelerini düzenli olarak analiz etmeli, bu verileri şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmalıdır. Ayrıca, su arıtma sistemlerini iyileştirerek ve halkı farkındalık kampanyalarıyla bilgilendirerek arsenik maruziyetini azaltıcı önlemler almalıdır. İçme suyu kalitesini artırmaya yönelik bu adımlar, halk sağlığını koruma ve böbrek kanseri gibi hastalıkların önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2023 Kanserpedia . All rights reserved. Novus Medya

Ads Blocker Image Powered by Code Help Pro

Ads Blocker Detected!!! Reklam Engelleyici Tespit Edildi

Reklam Engelleyici Tespit Edildi. Lütfen kapatarak sayfayı yenileyin...

We have detected that you are using extensions to block ads. Please support us by disabling these ads blocker.

Powered By
Best Wordpress Adblock Detecting Plugin | CHP Adblock