Bintrafusp Alfa, Tekrarlayan veya Metastatik Serviks (Rahim Ağzı) Kanserinde Umut Verici Sonuçlar Gösteriyor

Yeni bir meta-analiz, yapay zekanın cilt kanserlerinin teşhisini geliştirebileceğini göstermektedir. Araştırma, kriterleri sağlayan 10 çalışmayı son analizde incelemiş ve yapay zeka yardımıyla çalışan doktorların, bu yardım olmadan çalışanlara kıyasla teşhislerinde daha yüksek duyarlılık ve özgüllük elde ettiklerini bulmuştur. Bu iyileşme, doğru hasta sonuçları için hayati önem taşımaktadır. Araştırma ayrıca, yapay zekanın dermatoloji ve radyoloji gibi görsel verilere dayalı çeşitli tıbbi uzmanlıklar arasında geniş bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.

Çalışmada, yapay zeka yardımı almayan doktorların cilt kanseri teşhisi konusunda yaklaşık %75 duyarlılık oranına sahip olduğu bulunmuştur. Buna karşın, kanser benzeri cilt durumlarına sahip ancak kanser olmayan kişilerin doğru şekilde teşhis edilme oranı, yani özgüllük oranı %81.5 olarak belirlenmiştir. Yapay zeka ile teşhis koyan doktorlar ise daha başarılı sonuçlar elde etmiştir. Bu grup, teşhislerde yaklaşık %81.1 duyarlılık ve %86.1 özgüllük oranlarına ulaşmıştır. Bu oranlardaki artış, özellikle kanser olmayan ancak kanser teşhisi konulanlar veya kanser olan ancak sağlıklı denilen hastalar için büyük önem taşımaktadır.

Özetle, bu güçlü çalışma, yapay zekanın hem dermatologlara hem de dermatolog olmayanlara teşhis doğruluğunu artırmada yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır. Tıp öğrencileri ve birinci basamak doktorlar gibi uzman olmayanlar en önemli iyileşmeyi gösterirken, dermatologlar da fayda görmüş, ancak bu daha az ölçüde olmuştur. Bu durum, özellikle birinci basamakta, yani aile hekimleri gibi, yapay zekanın rolünün daha önemli olabileceğini işaret ediyor.

Gelecekteki araştırmalar, yapay zeka kullanımını hem hasta teşhis ve tedavilerinde hem de doktor refahı için optimize etmeyi amaçlayarak, hekimlerin ve hastaların yapay zekaya karşı algıları ve tutumlarını inceleyecektir. Bu ilerleme, tüm tıbbi alanlarda hasta bakımının kalitesini artırırken aynı zamanda doktor yorgunluğunu azaltmaya yardımcı olacak umut verici bir geleceği işaret etmektedir.

Tisotumab vedotin, faz 2 denemelerinde nükseden veya metastatik serviks (Rahim Ağzı) kanseri için ikinci ve üçüncü basamak tedavilerde umut verici ve kalıcı yanıtlar göstermiştir. Bu sonuçlar ABD’de FDA hızlandırılmış onaya yol açmış, ancak daha fazla veri gereklidir. Bu nedenle, önceki sistemik tedavilerden sonra nükseden veya metastatik serviks kanseri olan 502 yetişkinde faz 3, bir deneme yapıldı ve NEJM’de yayınlandı (kaynak). Hastalar, tisotumab vedotin (253 hasta) veya araştırmacının seçtiği kemoterapi (249 hasta) aldı. Denemenin ana amacı, genel sağkalımı karşılaştırmaktı ve ortalama takip süresi 10.8 ay olarak belirlenmiştir.

Sonuçlar, tisotumab vedotin grubundaki ortalama genel sağkalım süresinin kemoterapi grubuna göre daha uzun olduğunu göstermiştir (11.5 ay vs 9.5 ay), bu da ölüm riskinde %30’luk bir azalmayı temsil etmektedir (risk oranı, 0.70; %95 CI, 0.54 ila 0.89; P=0.004). Ayrıca, kanser progresyonsuz sağkalım süresi de tisotumab vedotin ile daha iyiydi (4.2 ay vs 2.9 ay; risk oranı, 0.67; %95 CI, 0.54 ila 0.82; P<0.001).

Tedavide objektif yanıt oranı, tisotumab vedotin grubunda daha yüksekti (17.8% vs 5.2%; olasılık oranı, 4.0; %95 CI, 2.1 ila 7.6; P<0.001). Yan etkiler her iki grup arasında benzerdi, ancak ciddi yan etkiler tisotumab vedotin hastalarında %52.0 ve kemoterapi hastalarında %62.3 oranında meydana geldi.

Çalışmada, tisotumab vedotin tedavisi, nükseden veya metastatik serviks kanseri tedavisinde kemoterapiye göre önemli ölçüde daha yüksek etkinlik sagladi. Ve bu sonuclar ışıgında nükseden veya metastatik serviks kanseri tedavisinde hastalara kemoterapiy yerine önerilmelidir.